Fransız aristokrasisinin görkemli yaşantısının bir simgesi olarak günümüze kadar gelen şatolar gerek dış mimarilerinin güzelliği, gerekse içini süsleyen mobilyalarıyla görülmesi gereken çok şık mekânlardır.
Şato: Kralların ve derebeylerinin oturdukları büyük ve ihtişamlı binalardır ve şehir dışında bulunurlar, saraylar ise şehir merkezindedir. Louvre bir saraydır oysa Versay bir şatodur.
Ortaçağda krallar, askeri önem taşıyan kalelerde kalırlardı. Önceleri, Cité adasında kalan Fransız Kralları daha sonra Louvre müzesinin bulunduğu kaleye taşınır ve çağlar sonra onu saraya dönüştürürler. 1789 Devriminden sonra ise Louvre Sarayı müze haline getirilerek halka açılır. Rehberlik hizmetlerimiz arasında Louvre Müzesi de vardır.
Fransız kralları zamanla, savunma amaçlı olan kalelerden çıkarak daha rahat ve zevklerine hitap eden yapılarda oturma ihtiyacı içine girerek saray ve şatolar inşaa ettirmeye başlamışlardır. Rönesans etkilerinin de olduğu ilk krallık şatoları ise XVI. yüzyıldan itibaren yapılmaya başlamıştır. Rönesans kralı olarak da bilinen I. François (1494-1547) tarafından yaptırılan Fontainbleau Şatosu bu konuda en canlı örnek olarak gösterilebilir.
Paris rehberlik tarafından hazırlanan şato gezileri arasında Fontainebleau, Vaux le Vicomte ve Vincennes ve Versay vardır. Bu şatolar Paris'e en fazla bir saat uzaklıktadır.
Gelin! Kral XIV Louis'i bile güzelliğiyle kıskandıran Vaux le Vicomte'a hep birlikte hayran kalıp, Fontainbleau'nun önünde ise Rönesans'ı düşleyelim.
|
|