Paris'te rehber ile Louvre Müzesi'nde Medusa'nın Salı.
Louvre Müzesi’nin en önemli eserleri arasında yer alan ve Théodore Géricault’un 27 yaşında, 1819 yılında, gerçekleştirmiş olduğu muhteşem bir baş yapıt. 491 x 716 cm boyutlarında, yağlıboya bir tablo.
Géricault, 1816 yılında Senegal’i kolonileştimek için gönderilen Fransız krallığına ait firkateynin batışı sonrasında ortaya çıkan trajik olayları resmine yansıtıyor.
Medusa’nın Salı, 1816 yılında, dönemin Fransa Kralı XVIII. Louis döneminde Senegal’i kolonileştirmek için gönderilen bir firkateynin hikayesidir. Firkateynin kaptanı ise yirmi beş yıldan beri kaptanlık yapmamıs fakat torpille seçilmiş Hugues Duroy de Chaumarey’dir. Kaptanın almış olduğu yanlış kararlar sonrasında Medusa, Moritanya kıyilarına 60 km kalan bir noktada, 400 kisilik yolcusuyla kumlara takılarak batıyor. Kaptan ve önemli bir takım kişiler kurtarma tekneleriyle firkateyni terk ederken, kalanlar kedilerine sal yaparak Atlas okyanusu’nun çılgın sularında denize açılıyorlar.
İşte Géricault’nun 1819 yılında gerçekleştirmiş olduğu bu tablo Medusa Salı’nda yaşananlardır.
On üç gün süren, korkunç yolculuk sonrasında, saldaki 150 kişiden sadece 10 kişi hayatta kalıyor. Bu 13 gun boyunca salda yaşananlar, sal üzerinde bulunan bir coğrafyacı ve doktor tarafından kaleme alınıyor. Açlik, susuzluk, korku, yamyamlık…
Géricault, basından takip ettigi bu olaydan çok etkileniyor ve hatta olayı yaşayıp kaleme alan bu iki kişiyle de görüşüyor.
Paris morglarını da gezerek ölümü, kadavra yığınlarını en doğal şekilde resmine yansıtmaya çalısıyor. Morglarda bulduğu kol, bacak, kafaları da toplayarak atölyesine götürüyor. Morglara giderek, insan anatomisini daha yakından incelemek büyük ressamların başvurduğu yöntemlerden biridir. Géricault morglara hem insan anatomisini daha yakından incelemek hem de ölüme dokunabilmek amacıyla gidiyor. Dokuz aylık bir calışma sonrasında Medusa’nın Salı’nı 1819 yılında bitiriyor.
Tabloya dikkatli bir şekilde baktığımızda Medusa Salı üzerinde yaşanan drama çok yakından tanıklık edebiliriz. Ücgen bir kompozisyon içine sıkıştırılan insan vucutlarının kaslı bir biçimde yansıtılmasında Michelangelo’nun etkisi çok açıktır.
Ayrıca Géricault clair-obscur (açık koyu) renkleri kullanarak da resimde tezatlık yaratmayı başarmıştır. Bu teknik ise İtalyan ressam Caravaggio tarafından geliştirilmiş bir tekniktir.
Fakat ressam, romantik bir eser yaptığından habersizdir. Géricault burada duygu patlaması yapıyor. Duyguları ön plana çıkardığı için de Medusa’nın Salı, romantik eserler arasında yer alıyor.
Géricault’nun humanistliği ve köleliğe karşı olan düşüncesi de bilinen bir gerçektir ve tabloda elindeki bezi sallayıp yardım isteyen kişi bir siyahtır. Medusa’nın Salı’nda ön plana çıkarılan bir Afrikalıdır.
Bir tabloyu sevebilmek, ressamın düşüncelerini sevmekten geçer. Duygusal bir bağ oluşmalı sanat sever ve sanatçı arasında. İşte Géricault onlardan biri…
Paris'te rehber ile Louvre Müzesi...
|
|